''Gök Kubbem, Arz Zeminim,Cümle Müminler İhvanım, İşte Böyledir Benim Dergahım.'' Garibullah (k.s)
Muhammed Ali Garibullah (k.s)






1937 yılının Kasım ayının başlarında Kahramanmaraş İli Afşin İlçesinde dünya’ya geldim. Babam Abdurrahman Efendi, annem Kebiret Hanım. Dünya’ya gelmeden önce beş sene annemin çocuğu olmamış.
Annem şu hadiseyi anlatır; Halamlar da otururlarken bir sakallı dervişin geldiği, anneme bakarak “-Vay yavrum, senin başına neler gelecek bir su getirin elimi yıkayayım da o suyu iç, İnşallah Allah (CC) sana bir oğlan çocuğu versin. Annem; -Kirli elinin suyunu içmem der. O zat ısrar eder, - O zaman elimi sabunlayayımda ondan sonra iç der, Annem dervişin elinin suyunu içer. Derviş der ki; -bunun bir oğlu olacak, adı Muhammed Ali olsun”
Aradan zaman geçer, annem hamile kalır, bu arada annem bir rüya görür. Rüyasında 40 tane yeşil cübbeli, sarıklı zatları görür. O zatlar halka halinde bir şeyler yazarlar.
_ Bunun bir oğlu olacak derler. Annem de dayısı gibi boylu poslu, yakışıklı birisi olacak zanneder.
Dokuz ay sonra, annem beni Dünya’ya getirir. Adımı Orhan koyarlar, halam bunu duyunca koşarak eve gelir ve o’nun adını Muhammed Ali koyun, O gelen zat Hızır (A.S) dı der.
Ben Hızır’ın müjdesi, annemin rüyasıyım.
Annem bir rüya daha görür, “Rüyasında, kendisinde ismi azam varmış, bunu almaya çalışıyorlarmış. İsmi Azam bana verilecekmiş. Annem rüyasında daralır, rüyada benim ruhaniyetim gelir ve ismi azamı alırım. Annemde rahatlar”
Çocukluğum Afşin’de geçti, çocuk yaşta hayata atıldım. Terzi çıraklığı ile mesleğe dokuz yaşında başladım. Yedi yaşımda, dedemim evinde otururken birgün rüyamda “ Hz. Ali (R.A) efendimiz gelerek beni Resulullah’ın istediğini söyledi. Aşağı Camii’nin yan tarafında bir yeşil çadıra beni getirdi. Orada Resulullah Efendimize beni teslim etti…”
Geçim sıkıntısı sebebiyle tahsil hayatına ara verdim. Daha sonra ilkokul diplomasını dışardan aldım. Çocuk yaşlarda ibadetlerimi ifa etmeye başladım. Afşin ‘in ileri gelen hocalarından Kur’an –ı Kerim ve temel din bilgisi aldım.
1956 yılında, Ağustos ayı sonunda, Afşin eşrafından Yemliha İnal Beyefendi’nin kızı Hatice Hanım ile evlendim. Evliliğimizden üç tane evladımız oldu. İsimleri Salih, Ahmet ve Kebiren’dir.
1957- 1959 yılları arasında, önce İzmir’de sonra İstanbul’da askerliğimi yerine getirdim.
1958 yılında askerden izinli olarak Afşin’e geldiğimde; Annemin kadiri tarikatına girdiğini, Korkmaz’lı Abdullah Efendi’nin dersini çektiğini gördüm. Bende bu derse devam ettim.
1959 yılının sonlarına doğru Askerliğimi bitirerek Afşin’e döndüm. 1955 yılında açtığım terzi dükkanımda çalışmaya başladım.
İslam yolunda, tasavvuf yolunda gayretle çalışmaya, bu yolda hizmete devam ederken, Terzi dükkanıyla fazla ilgilenemedim.
Uhrevi hizmetlere (Tasavvuf, Tarikat) bir taraftan gayretle devam ederken, diğer taraftan da Kendime bir mürşid aramaya başladım.
Rüyamda oturduğum evin bahçesinde Hızır (A.S)’ın geldiğini gördüm. O’nun bacaklarına sarıldım.
-Bana himmet eyle dedim. O zat bana,-Hiç korkma oğlum senin gittiğin yolun önden ve arkasından korucusuyum dedi. Büyük bir mutlulukla uyandım.
Tasavvufi çalışmalara devam ederken; 1963 yılında Kahramanmaraş’a oradan da Mardin-Cizre’de bulunan Muhammed Said Seyda Hz. lerinigörmeye gittim. Benimle beraber bir çok kişiler vardı. Yayla’da Seyda Hz. lerini buldum. Benimle beraber olanları kabul etmedi. Bana da, -bu niye gelmiş diye yanımdakilere sordu. O anda kalbime gelenleri söyledim. “-Ben gönlümü kaybettim, Gönlümü bulmaya geldim” dedim. Seyda Hz. leri beni çok sevdi, elini öptüm O’da benim boynumdan öptü.
Seyda Hz. leri o anda beni Kadiri tarikatından mezun etti. Benim orada istediğim kadar kalabileceğimi, gitmek istediğimde de gidebileceğimi söyledi. Bir gece orada kaldım, diğer günün sabahında memleketim Afşin’e döndüm.
Afşin’de Kadiri dersi üzere, insanları manevi terbiye’ye devam ederken, Bedir Efendi’nin Halifesi Söbe Çimenli Ali Efendi Afşin’e geldi. Ali Efendi ile sohbetlerimiz oldu. Ali Efendinin gitmesini müteakip Bedir Efendi’ye mektup yazdım. Yakın bir yere geldiklerinde beni de çağırmalarını talep ettim. Rüyam da; Şeyhim Bedir Efendiyi gördüm. “Afşin’e gelmiş, bana bir beyaz cübbe getirmiş, -Bu bana dar geldi, sana iyi olacak, diyerek cübbeyi bana verdi, Rüyamda O’na hizmet ettim, süt ile abdest aldırdım” Bu rüyadan sonra görme arzum daha da çoğaldı.
1963 Yılında, Afşinli mürid arkadaşlarla Kevenli yaylasına, Bedir Efendiyi ziyarete gittim. Vardığımızda beni çok sevdi, ağırladı. Ben teslim olursam yanımdaki arkadaşlarımda teslim olacaktı.
Sabahleyin arkadaşlarımı yolcu ettim. Efendi Hz. leri -Oğlum bunlar bizden ne gördüler ki intisap etmediler dedi, bende sabahleyin, intisap etmeden oradan ayrıldım. Kırkgeçit’te vasıta bulamayınca o gece Bedir Efendi’nin müridleriyleKırkgeçit’te kaldım.
Kırkgeçit’te Bedir Efendiyi aşırı bir şekilde görme arzusu bende uyandı. Bedir Efendi’nin hayali gözümün önünden gitmiyordu. Öğle namazını kılarken Pınarbaşı’na giden vasıtayı kaçırdım. Kırkgeçit’ten, akrabam Çerkez Selahaddin ‘in bulduğu bir atla, yaylaya vardık. Evin önünde, merteğin üstünde oturuyordu, elini öptüm, -hakkımda bir şey zuhur etmedi mi? dedim. Gayet yumuşak bir şekilde, -ne olacak evladım dedi. İçeri girdik, az bir sohbetten sonra, ilahi bir aşk sonucu ağlamaya başladım. İntisap etme kararı verdim. Bana o anda, “bir duvar taşı gibi köşeye yerleştirileceğimi söyledi” Seyr-i Sülûk dersi verdi, Benim Seyr-i Sülûkum40 gün sürdü, ben izin istedim ve oradan ayrıldım. Bir kuş bizi yayladanKırkgeçit’e gelinceye kadar takip etti. Afşin’e döndükten sonra bir aşk, bir feyz beni sardı, yemem , içmem azaldı. Seyr-i Sülûkumun40 günde bitmesini müteakip Efendi Hz. lerini tekrar ziyarete gittim.
Seyr-i Sülûkumuntamamlandığını bana söyleyerek, en az 35-40 peygamber ahlakıyla, vasıflandığımı bildirerek bana halifelik (hilafet ) verdi. Afşin’e döndükten sonra, büyük bir gayretle manevi terbiye hizmetine, tasavvufi faaliyetlere, devam ettim. Bu arada terzilik mesleğini de beraber yürüttüm…
1966 yılının Nisan’ında Şeyh Efendimin işaretiyle, müsaadesiyle Ankara’ya geldim. Hem terzilik mesleğini devam ettirdim, hem de manevi faaliyetlerimi icra ettim. Sık sık Efendi Hz.lerinin ziyaretlerine gidip-geldim.
1975 yılında, bir ziyaretlerine gittiğimde, kendisine bir elbise dikmemi istemişti, elbiseyi diktim ve götürdüm. Şeyh’im sevindi, Kırkgeçit’te bir kurban kestirdi, ihvanlarla beraber bulunduğumuzda, kendi ile başbaşa iken, kendi el yazısıyla icazeti ve vasiyeti yazarak bana teslim etti.
1976 yılında Ankara’dan Şeyh Efendi, annem ve ben, İskenderunlu bir arkadaş ile (Tuncay Terekli) dört kişi Hacca gittik ve Haccımızı tamamlayarak yurdumuza döndük.
İntisabımdan bu güne kadar iyi bir Müslüman olmak için; ihlasla, edeple ve derin muhabbet’le, büyük bir gayretle, Allah’ın (cc) izniyle çalışıyorum ve son nefesime kadar da çalışacağım. Bütün Ümmet-i Muhammed’e (S.A.V.) dua ediyorum. Bütün müridlerimin ihlasla, edeple, derin muhabbet ve büyük gayretle çalışmaları için Allah’a dua ediyorum.
1980 li yılların başında “Hak Rehberi-Gönül Defteri” adlı kitapçığı, Şeyhimin isteği üzerine kaleme aldım ve yayınladım. Bu tarikatta ne kadar doküman varsa,silsile de dahil şeyhimin tasvibi, benim çalışmam ile ortaya çıkmıştır. Cenab-ı Mevla gayretlerimizi boşa çıkarmasın.
Hayatım boyunca; Müslümanlar arasında, Tasavvufi (tarikat) cemaâtlar arasında hiçbir ayrım gözetmedim. Hepsini ihvan olarak, kardeş olarak bağrıma bastım. Bu itibarla, “Gök Kubbem, Arz zeminim, cümle müminler ihvanım “ dedim ve ihlasla, edeple, derin muhabbetle ve bir de gayretle İslam’a hizmete devam ediyorum. Allah (cc) utandırmasın Tevfik Allah’ (cc) tan dır.
Şeyh Muhammed Ali Garibullah (K.S)